Genshin Impact Viki
Genshin Impact Viki

Kül Şehrin Kahramanının Parşömeni Gökkuşağı Ruhlarının Sığınağı'ndan elde edilen 4-yıldız ve 5-yıldız nadirliklerde bulunan Yadigâr setidir.

Oynanış notları[]

  • 4 parça set bonusu
    • Doğa Çekirdeği tüketen tepkimeler, Doğa ve kendi tetikleyici elementleri için Hasar Bonusu sağlar. Su Hasar Bonusu vermez.
    • Dönüştürme tepkimeleri için:
      • Hızlanma ve Şiddetlenme, Elektrik ve Doğa Hasar Bonusu verir.
      • Yayılma yalnızca Doğa Hasar Bonusu verir.
      • Tuzla Buz hiçbir Hasar Bonusu vermez.
    • Açıklamada belirtildiği gibi, 4 parça bonusu kendi üzerinde birikmez ancak bir tepkime tetiklenmesi bonus süresini yeniler.
    • Farklı bir ikinci tepkime tetiklendiğinde o tepkime için ilgili Hasar Bonusu verilir ve önceki tepkimelerin bonusu korunur. Bu bonusların süreleri ayrı ayrı hesaplanır.
    • Natlan dışı bir birim %12 Hasar Bonusu tetiklese bile %40 Hasar Bonusu yalnızca Natlan birimi tarafından tetiklendiği şekilde kalır, üzerine yazılmaz.

Hikaye[]

İblis Savaşçının Tüy Maskesi

Şahin tüylerinden yapılmış bir tüylü maske. Birçok efsaneye konu olmuştur.

Dağların tepesine kurulan kabile düzenli olarak yarışmacılarının özel maskeler taktığı savaş turnuvaları düzenliyordu.
Bu maskeler rakipleri korkutmak için kullanılırdı ancak aynı zamanda yarışmacılar için birer sembollerdi.
Ne zaman maskeli bir savaşçı alana girse hayranları coşkuyla onu destekler, rakibi çıktığındaysa sessizliğe gömülürlerdi.
Ancak şahini andıran bir tüylü maske takan adam girdiğinde herkes tuhaf bir sessizliğe gömülürdü.

Taika bir maceracı olmadan önce Çiçek Tüyü Klanındaki en güçlü savaşçıydı, düzenlenen bu yarışmalarda hep galip gelirdi.
Bazen bu bile canını sıkardı. Hayatının geri kalanı hep böyle geçebilirdi çünkü. Tabii o zaman yaklaşan felaketten bihaberdi.
Her şey ufukta kara bulutların toplanmasıyla başladı, sonra Gece Diyarında kaybolan insanların haberleri gelmeye başladı bir bir... Sonunda canavarlar karşılarına çıktığında ise...
Hiçbiri hazır değildi.

Ne var ki birinin bu sorumluluğu üstlenmesi gerekiyordu. Doğal olarak en ağır yükü de en güçlü olan taşımalıydı.
Kaderin ağırlığını ilk defa gerçek bir savaşa tanıklık ettikten sonra hissetti.
Bundan dolayı karısını ve doğmamış çocuğunu ardında bıraktı ve savaş meydanında korkunç bir iblise dönüştü.
Sonuçta iblislerle ve canavarlarla başa çıkabilmek için onlardan daha vahşi olmak gerekir.

Bu hayatının son savaşıydı, Kül Şehir'in tepesindeki kan gölünün ortasına düştüğünde gözlerinin önünden bir sürü sahne akıp geçti.
Bunlardan birinde kadim topraklardaki kızıl alevlerin, çiçeklerle dolu bir tarla gibi bir kez daha yeşerdiğini gördü...
"Cehennemin kapıları, cesur savaşçıların kanlarıyla kırmızıya boyandı. Bırak sunayım kanımı ve bırakayım çocuğuma o kapıların anahtarını."
Belki de gördüğü şey kapıdaki çatlaktan süzülen loş bir ışıktı ve ona, ayrılırken biricik karısına söylediği sözleri hatırlamıştı.
"... Kız olursa adını Bona koy. Eminim ileride harika bir savaşçı olacak."

Canavar Terbiyecisinin Tılsımı

Çakmak taşı ve Drakitten oyulan bir çiçek. Sahibinin, canavar terbiyecisi olma niteliklerini taşıdığını gösterir.

Çakmak taşı ve Drakitten oyulan bu çiçek Kül Şehir'de kalmıştı. Bu, Gök Kubbenin Evlatlarındaki canavar terbiyecileri tarafından nesilden nesile aktarılan bir tılsımdı.
Bir insanla bağ kurabilen ilk Yumkazor tarafından yapıldığı söylenen bu eşyanın üzerinde çakmak taşıyla yapılmış bir pençe izi yer alıyor.

Canavar terbiyecileri kendilerini Sürüngenlerle dostluk kurmaya adamıştı. Bazen kendi kabile üyeleri bile onların ideallerini anlamakta zorlanıyordu.
Canavar terbiyecileri, insanlara zarar veren şiddet eğilimli Sürüngenlere bile barışçıl yollarla yaklaşmaya çalışır, hatta Sürüngen Avcılarından da önce davranmak için uğraşırlardı.
"En vahşi Sürüngenin bile güvenini kazanmanın bir yöntemi vardır, tek gereken yeteri kadar sabır göstermek."
İşte bu, genç canavar terbiyecisinin ustasından ağır tılsımla birlikte aldığı öğüttü ve bunu her daim aklında tutuyordu.
"Canavarların da bizler gibi kalbi var." İşte bu yüzden, dünyayı saran o kara dalga gelene dek hep bu inancını korudu.

Bunlar kimsenin anlayamadığı canavarlardı, asla barış sağlanamayacak canavarlar.
Canavar terbiyecisi nihayet memleketine döndüğünde gördüğü tek şey, kontrolden çıkan canavarların parçaladığı hayallerdi.
Artık o kadar da genç olmayan canavar terbiyecisi, hayatta kalmayı başaran kabile üyelerinin yerleşmesine yardım ettikten sonra, dönüşü olmayan bir yolculuk için yollara koyuldu.
Bu defa karşı karşıya olduğu düşmanlar, o karanlık dalgayla birlikte gelen kalpsiz iblislerdi ve onlarla başka çıkmak için de sabır gerekiyordu.
Çünkü yalnızca sabırlı olursa onları kıymetli memleketinin topraklarından defedebilirdi.

Efsaneye göre kadim Piton Kral bir zamanlar Hiçliği püskürtebilecek gizli bir hazine dövmüş, ancak bu yalnızca kirliliğin ele geçirdiği kadim şehirden alınabilirmiş.
Belki de bu, derin bir çaresizliğin pençesinde olanların umut dolu hayallerinin bir ürünüydü ama cesareti olanlar için denemeye değerdi.
Bu yolculuğun sonunda yuvasından olan savaşçı yanıp kül olan şehre vardı ve burada uzun süredir saklı olan bir sırla yüzleşti.

Gezgin Alimin Pençe Kupası

Bir ejderhanın pençesine çok benzeyen tuhaf bir kadeh. Bu kadehi yapan kişinin aklına özel bir fikir gelmiş olmalı.

Dövüş yeteneklerinde üstünlüğün el üzerinde tutulduğu bu bereketli topraklarda bile bazıları yalnızca kitaplarla ve bilgiyle ilgilenir.
Sürüngen Kalıntıları Derneğinin Başkanı olduğunu iddia eden, her gün kalın dokuma parşömenler taşıyan
veya günlerini kaynağı belirsiz gizemli mekanizmalarla uğraşarak geçiren kişi de böyle biriydi. Araştırmalarının tamamen gereksiz olmadığını kanıtlamak için
bazı eşyalar yapardı. Bu tuhaf, canavar pençesi şekilli kupa da gurur duyduğu eserlerinden biriydi.

O zamanlar bu anlamsız çalışmanın ne büyük bir lüks olduğunun henüz farkında değildi.
Karanlık kabuslar evleri yuttuğunda, bulmak için çok çaba gösterdikleri dokuma parşömenler savaşın ateşinde yanıp kül oldu.
Başkanın uzun zamandır takip ettiği günlük rutini, uzun bir öğle uykusundan uyanmışçasına buhar olup uçtu.
Kader ise onu başka bir yola itti, bu yolda hiçbir seçim hakkı kalmamıştı.

Zamanında okuduğu eski parşömenlerde yazanlara göre kadim ejderhalardan geriye kalan harabelerde iblislere karşı koyabilecek silahlar vardı.
Yoldaşlarının boşuna ölmesini engellemek için araştırmasını bir kenara koydu ve hayatının geri kalanını bu yeni hedefe adadı.
Terk edilmiş harabelerden çıkarılan gizemli kaynağın makinaları, savaşçılara yardımcı olması için yeniden yapılıp değiştirildi.
Yılların bilgi birikiminden mi yoksa bir bilgenin perde arkasından yönlendirmesiyle mi bilinmez ama proje oldukça sorunsuz ilerledi.
Bir gün nihayet terk edilmiş bir şehrin dehlizlerinde binlerce yıldır saklı kalan bir sır keşfetti. Bir lanetti belki de.

Efsanelere göre Ochkanatlan'ın Piton Kralı göklerde gidebilen bir hazine gemisi yaptırmıştı,
bu gemide ise Hiçliği dünyanın sınırları dışına kovabilecek gizli bir ödül bulunuyordu.
Bu efsaneler, o talihsiz zamanlarda hayatta kalmaya çalışanların yaralarına merhem,
dünyayı kurtarmak için uzun yolculuklara çıkan sayısız maceracıya ise bir umut ışığı oldu.

Yolculuğa çıkanların hiçbiri geri dönmedi, dolayısıyla alime halk tepki yağdırdı.
Fakat o, bunun bir yalan olmadığına, aksine kendi gözleriyle gördüğü bir gerçek olduğuna inanmaya devam etti.
Bazıları iddiasını kanıtlamak, bazılarıysa her şeye bir son vermek istediğini söyledi.
Fakat gezgin alim sonunda bir maceracılar ekibine katıldı ve bulutlardaki şehre doğru yola koyuldu.

Dağ Kolcusunun İşareti

Dağ kolcularının patikaları işaretlemek için kullandığı bir yol işareti. Kuş tüyü şekliyle gerçekten epey dikkat çekiyor.

Bazıları, kaplıcanın kaynağından gelen Dağ Kolcularının yürüdükleri yola bu tüy benzeri nişanları bıraktığını söyledi.
Bunlar hem yolu işaretlemek hem de ileride buraya gelecek olan ziyaretçilere, geçmişte birilerinin bu yolu kullanmış olduğunu haber vermek içindi.
Günümüzde ise bu nişanlar küllerle kaplanmış kadim şehrin ıssız köşelerinde öylece duruyordu.
Bu nişanlar ne umutlarla bırakılmıştı ancak kimse bir daha bu yolları yürümeyecekti.

Dağ yamacında adım atmadıkları yer kalmamıştı ve ormanda dökülen her bir yaprağı çiğnemişlerdi...
O Dağ Kolcuları yürümeyi hiç bırakmadılar ve Natlan'ın her bir köşesini hafızalarına kazıdılar.
Ne zaman yabancı ülkelerden gezginler veya kaşifler gelse
her ne kadar bu harika manzaralar onlar için eski birer çocukluk arkadaşı olsa da hevesle onlara rehberlik ederlerdi.
Sonra kara dalgaların uzak gökleri sarıp sarmaladığı o gün gelip çattı, bir zamanlar tanıdık olan her şey artık yok olmuştu.

Bir zamanlar çocukların kahkahalarla oyunlar oynadığı bahçelerde artık yalnızca yakıp geçen alevlerden kalan küller ve kemikler vardı.
Kabile halkının yorgunluklarını atmak için girdiği kaplıcalardan şimdi taze kan ve çamur akıyordu yalnızca.
Ancak son kalan Dağ Kolcusunun durup yas tutacak vakti yoktu, onun yapması gereken şeyler vardı.
Artık bilmediği bu yola tekrar koyulacak ve bir zamanlar çok iyi tanıdığı yuvasını geri alacaktı.

Efsaneye göre kara dalgaların tam ortasında, kötü bir ejderhanın gizlendiği kadim şehirde değeri ölçülemeyecek kadar büyük bir hazine vardı.
Bu adeta zamanın akışını tersine döndürebilecek, acıyla kıvrandıran bugünü yakıp güzelliklerle dolu geçmişi geri getirebilecek altın bir çark gibiydi.
Buranın, dehşete düşmüş insanlar için etraftaki bir zalimin kurduğu başka bir tuzak olması ihtimaline rağmen
tecrübeli, türlü tehlikeler atlatmış Dağ Kolcusu adeta bir can simidine tutunurcasına buranın son durağı olmasına karar verdi.

Mistiğin Altın Saati

Güneş şeklinde bir altın disk. Üzerindeki ejderha desenleri yaşam ve ölüm döngüsünü simgeliyor.

Normal şartlarda gece dumanı vadisinde doğan mistiklerin, Wayob'la iletişime tekniklerinde ustalaşabilmek için onlarca için eğitim görüp çalışmaları gerekirdi.
Ancak bu karmaşık zamanlarda en acemilerin bile kahraman ruhlara eve dönüş yolunu göstermek için savaş alanında boy göstermeleri gerekiyordu.
Kadim şehirde kaybolan bu güzel altın levha bir zamanlar aynı güzelliğe sahip bir mistiğe aitti ve ibresi her zaman evi gösterirdi.

Kara dalga güneşi karanlığa gömüp tüm toprakları sardığında Gece Krallığı da koyu kanları her tarafa bulaşan canavar yarığının vahşi kurtları tarafından ele geçirildi.
Kadim Wayob'un sesleri, metal ve taşların çarpışmasının yankılandığı denizde, acı ve ızdırap korosu içinde kaybolup gitmiş, neredeyse herkes tarafından unutulmuştu.
Fakat kabile şamanları, karanlık gölgelerin yuttuğu savaşçılar için ölümün bile bir lüks olduğunun pek tabii farkındaydı
ve cesur ruhları kötülüğün pençesinden kurtulmayı başarsa da genelde gece diyarında kaybolurlar, evlerine bir daha dönemezlerdi.
Savaştaki kabilelerin gücünü korumak ve kaybettikleri yurttaşlarını kurtarmak için bir grup mistik birbiri ardına vadiden ayrıldı
ve cesetlerle dolu bir savaş alanında ya da yerle yeksan olmuş harabelerde onları savaşırken görmek mümkündü.

Liriwu adlı genç mistik ilk defa böylesine uzun ve meşakkatli bir yolculuğa çıkıyordu.
Bulutların üzerindeki şehre ulaşmayı hedefleyen maceracı ekibinde o hariç herkes savaş tecrübesi olan kıdemli kişilerdi.
Bu ekibe katılmaya çok istekli olsa da şehri işgal eden canavarlar hayal ettiğinin çok ötesindeydi.
Yoldaşları bu durumu önceden tahmin etmişler ve onu güvenli bir kulede bırakıp sessizce oradan ayrılmışlardı.
Tehlikeden kaçan genç kız nihayet kampa ulaşmayı başardığında karşılaştığı tek şey parçalanmış cesetler ve ejderhanın leziz yemeğinden artakalanlar oldu.

Bir mistik olarak hem yoldaşlarını kurtarmayı başaramamış hem de ruhlarını geri döndürememişti.
Ancak yine de onların hikayelerini ve ölüm haberlerini, dönmelerini bekleyen ailelerine anlatması gerekiyordu.
"Şimdi hatırladım... Liderimiz bir çocuğu olduğundan bahsetmişti... Hadi Liriwu, toparla kendini..."
Yüreğinde yeni bir umutla bir kez daha yola koyuldu, ancak bu seferki herkes için eve dönüş yolculuğuydu.

Eğlenceli bilgiler[]

  • Bu yadigar seti Ochkanatlan Macera Takımı'nın üyelerine atıfta bulunur.

Bakınız[]

  • Yadigar/İstatistikler

Diğer diller[]

DilResmî Adlandırma
  TürkçeKül Şehrin Kahramanının Parşömeni
  İngilizceScroll of the Hero of Cinder City
  Çince
(Basitleştirilmiş)
烬城勇者绘卷
Jìnchéng Yǒngzhě Huìjuǎn
  Çince
(Geleneksel)
燼城勇者繪卷
Jìnchéng Yǒngzhě Huìjuǎn
  Japonca灰燼の都に立つ英雄の絵巻
Kaijin no Miyako ni Tatsu Eiyuu no Emaki[1]
  Korece잿더미성 용사의 두루마리
Jaetdeomiseong Yongsa-ui Durumari
  İspanyolcaPergamino del Héroe de la Ciudad de las Cenizas
  FransızcaParchemin du héros de la Cité de braise
  RusçaСвиток героя сожжённого города
Svitok geroya sozhzhyonnogo goroda
  TaycaScroll of the Hero of Cinder City
  VietnamcaBức Tranh Dũng Sĩ Thành Tro Tàn
  AlmancaSchriftrolle des Recken der aschenen Stadt
  EndonesyacaScroll of the Hero of Cinder City
  PortekizcePergaminho do Herói da Cidade Incandescente
  İtalyancaRotolo dell'Eroe della Città di cenere

Güncelleme geçmişi[]

Kaynakça[]

Gezinti[]